2 Ağustos 2013 Cuma

patlamış mısır makinesi

Yaz aylarının vazgeçilmez aktivitesi sahil yürüyüşleridir. Deniz kenarı olan her yer artık insanların en iyi faydalanabileceği şekilde düzenlenmiştir. Düz bir sahil yolu, yer yer parklar, yer yer banklar görürsünüz. Kalabalık olarak ailenizle veya arkadaş grubunuzla, parklar olduğundan çok rahatlıkla çocuklarınızla veya sevgilinizle romantik bir yürüyüş için tercih edip gelebileceğiniz boş vakitlerinizi değerlendirmek açısından mükemmel yerlerdir sahiller. Yaz aylarında dolup taşmakla birlikte, kışın bile sahilde yürüyen, koşan insanlar görmek mümkündür. Yazın insanların sahilleri doldurmasıyla, tabiki bu bölgelerde ticaret de artmaktadır. Birçok seyyar satıcı çeşit çeşit lezzetler sunar size, arkadaşlarınıza ve ailenize. Çekirdek, kuruyemiş, dondurma, bardakda mısır veya haşlanmış bir bütün olarak mısır, kağıt helva gibi yiyecekler yaz aylarında ve sahille özdeşleşecek kadar yaygındır bu bölgelerde. Yine saydığımız diğer yiyeceklere kışın da kolaylıkla ulaşmak mümkündür ancak bardakda mısırlar veya haşlanmış mısırlar için aynı şey geçerli değildir. Gerçekten yaz aylarına kadar özlemle beklenir mısır. Aslında yapay üretim sayesinde günümüzde istersek kışın da mısıra ulaşabiliriz ancak yaz aylarındaki kadar yaygın ve ucuz değildir. Bu yüzden kışın da artık mısır kokuları burnumuza çarpabilir yürüdüğümüz zaman ama daha nadir. Özellikle bardakta mısır çok pratik olduğu için ve baharat gibi başka lezzetlerle de zenginleştirilebildiği için çok tercih edilmektedir ve kış aylarında da talebe karşılık satışı olmaktadır. Yine de kış aylarında mısır özlemimizi çoğunlukla patlamış mısır gidermektedir. Soğuk bir kış gecesinde mısır patlatıp, battaniyenin altına girerek film izlemenin de tadı bir ayrıdır gerçekten. İkisi de birbirinin yerini tutamaz aslında. Patlamış mısır veya bardakta mısır, ne şekilde olursa olsun, bardakda mısır sahilde yürürken veya patlamış mısır film izlerken o anınıza ayrı bir keyif katar. Bu açıdan mısırın önemli ve birbirinden farklı birkaç bir yeri vardır günlük hayatımızda.

pamuk şeker makinesi

Yurtdışında eğitim almakta olan biri olarak söyleyebilirim ki kendi yemeklerimizi ve yemek kültürümüzü çok özlüyorum. Burada kimse kendi evinde yemek yapmıyor doğru dürüst. Onu es geçebiliriz belki, ne de olsa dışarıda yemek yemek çok ucuz ve pek çok güzel restoran var. Tabi Türk mutfağı özleniyor ama insan bir şekilde karnını doyurabildiği için çok da sorun çekmiyor. Ancak özellikle de kahvaltılar inanılmaz büyük sorun. Bizim kahvaltı ritüelimizden çok daha farklı kahvaltı ritüelleri var. Hele ki zeytin hiç tüketilmiyor kahvaltı da, bunu istediğiniz zaman bile şaşkınlıkla karşılanıyorsunuz. Domates, salatalık, biber ya da yeşillik istediğiniz zaman daha büyük şaşkınlık yaratıyorsunuz. Güzel bir kahvaltı tabağı istediğiniz zaman , ne istediğiniz soruluyor. Onlar daha çok sosis, omlet, kornflakes, krep gibi şeyler tüketiyorlar çünkü. İnsan şöyle çeşit çeşit önünde , şöyle uzun uzun başında oturduğu bir kahvaltının özlemini çekiyor. Burada pek çok çeşit ekmek olmasına rağmen, pek fazla tüketilmiyor. İnsanlar formların fazlasıyla dikkat ediyorlar ve olabildiğince ekmek yemiyorlar. Var olan ekmekler ise her ne kadar güzel olsalar da, pek de benim alışık olduğum türden değil. Bunu insanlara anlattığımda ise pek anlayamıyorlar ve yine şaşkınlıkla karşılanıyorum. Örneğin onlara ilgilerini çekeceğini düşündüğüm için, mısır ekmeğini anlatmıştım. Onlar ise genelde salataya koydukları ya da akşam yemeğinde
haşlanmış mısır olarak yedikleri ya da bardakta mısır arabaları tükettikleri, sinema seanslarına eşlik eden tane mısır mısır unu üreterek ondan ekmek yaptığımızı duyduklarında büyük şaşkınlık gösteriyorlar. Onlara bu ekmeğin yanında yoğurtla ya da ayranla çok iyi gittiğini ve ağızda kurabiye gibi dağıldığını anlatıyorum. Bazen de kültürümüze ait olan lahana ve pancar çorbasının yanında yendiğini. Tüm bunları duyduklarında oldukça merak ediyorlar,ve Türk Mutfağı'nın oldukça ilginç bir mutfak olduğunu ,denemek istediklerini duyuyorum onlardan. Bazıları buraya bir Türk Restoranı açmamı bile söylüyor bana. Düşünüyorum da neden olmasın.

pamuk helva


Helva hazırlanması en pratik tatlılardan biridir. Neredeyse günün her saati hazırlanabilir ve her öğün yenilebilir. Helva denince aklımıza ilk olarak irmik helvası gelir. Ancak sayılamayacak kadar çok çeşitte helva hazırlanabilir. Zaten sadece irmik helvası bile kendi içinde çeşitlere ayrılır. Sade irmik helvası, sütlü irmik helvası, cevizli, fındıklı, kuru meyveli gibi liste daha da uzar. İrmikten sonra en çok hazırlanan helvalardan biride un helvasıdır. Tereyağı şeker ve unun birleşmesinden oluşan bu enfes tat hemen hemen herkesin iştahını kabartacak lezzette olmaktadır. İrmik helvası gibi un helvası da farklı malzemeler eklenerek çeşitlendirirlir. Ancak un helvasını güzelleştiren en önemli unsur pişiriliş şeklidir. Un helvası ilk bakıldığında kolay bir tarifmiş gibi görünebilir. Sadece tereyağı şeker ve un tavada pişirilir ve servis edilir. Ancak işin aslı hiçte öyle değildir. Bu malzemelerin güzel bir tatlı olabilmeleri için büyük bir sabır gerekmektedir. Kahve hazırlayan kahveci güzeli nasıl kahveleri daha da lezzetli olması için yavaş yavaş karıştırarak pişiriyorlarsa. Un helvası hazırlayanlar da aynı sabrı gösterdiklerinde lezzetli helvalar elde edilebileceklerdir. Un helvası için öncelikle unun çok kısık ateşte kavrulması gerekiyor. Unun kavrulmasının sebebi helva içinde çiy bir tadın oluşmasını engellemek ve daha güzel görünümlü bir tatlı elde edebilmektir. Kavrulan un beyaz renkten hafif kahverengine dönmeye başladığında kavurma işlemi sona erer. Ancak burada ateşi iyi ayarlamak gerekir. Fazla harlı bir ateş unun yanarak kararmasına ve yanık bir tat oluşmasına sebep olur. Un kavrulduktan sonra şeker eklenir ve yine kavurma işlemine devam edilir. Şeker de eriyip karamelleşince sıra tereyağını eklemeye gelir tarifte verilen ölçülere göre eklenen tereyağı şeker ve unun iyice birleştirip macunumsu bir kıvam aldığında helva hazırdır demektir. Ancak bu kıvama da dikkat etmek gerekir. Helva ne şeker macunu gibi cıvık ne de çok katı bir kıvamda olmalıdır. Bu kıvamı tutturabilmek için çok pratik yapmak gereklidir. Zaten pratik yaptıkça ne kadar tereyağı ekleneceği göz kararı ile ölçülebilir. Hazırlanan bu helva soğuduktan sonra kaşıklanarak tabaklara servis edilir ve misafirlere ikram edilir. Kimileri servisinin kaşıkla servis edilmesi sebebiyle kaşık helvası adı da vermekte kimileri de pamuk helvası adını vermektedir. Ancak pamuk helvası tamamen farklı hazırlanan bir tatlıdır. pamuk helvacı aslında bildiğimiz pamuk şekerlerdir. Hani şu balona benzeyen ve sokaklarda satılan çocukların çok sevdiği şekerlemedir.

pamuk şeker


Eskiden kadınların doğum yapmalarının ardından lohusa şerbeti yapılırdı. Bu lohusa şerbetinin hem anne ve çocuğa yararlı olduğu düşünülür, hem de misafirlere sıcak ya da soğuk bir ikram olarak hazırlanırdı. Bu kırmızı lohusa şerbetine kırmızı rengini veren ise doğal ve katıksız lohusa şekeriydi. Lohusa şerbetinin anne sütünün besin değerini zenginleştirdiği ve böylece bebeği de daha sağlıklı kıldığı düşünülürdü. Aslında bu kadar sağlıklı bir şerbeti yapmak için illa ki birini doğum yapmasını beklemek durumunda değiliz. Hala aktarlardan edinebildiğimiz bu lohusa şekeriyle kolayca lohusa şerbeti yapabiliriz. Ve hatta, hayatımızda pek çok yeri olan asitli içecekleri hayatımızdan çıkartabiliriz. Bu asitli içecekleri, lohusa şerbetiyle ikame edebiliriz. Hem çok daha sağlıklı hem de geleneksel tatlar taşıyor. Üstelik içine neler katarak tadını ve içeriğini nasıl zenginleştirebileceğimiz ise bize kalmış. Deneyler yaparak farklı farklı tatlar bulabiliriz. Günlük şeker ihtiyacımızın bir kısmını böylece doğal bir içecekle de karşılamış oluruz. Şeker demişken aynı taktikleri , şeker için de yapmanın bir yolu olmalı. Bugün marketten paket paket aldığımız drajeler, bonbonlar gerçekten çok sağlıksız. Pek çok katkı maddesi var içlerinde. Üstelik içlerindeki şeker olukça tehlikeli. Bunun yerine hiç bir katık maddesi olmaksızın yapılan pamuk şekeri yesek olmaz mı?
pamuk şeker
hem çok daha sağlıklı hem de o da lohusa şerbeti gibi geleneksel izler taşıyor. Hatta öyle ki doğumdan sonra bebeği görmeye gelen misafirlere bebek için yaptırılan çocuk şekerleri için pamuk şekeri bile verilebilir. Hem bugün pek az kullanıldığından çok da orjinal bir fikir olur. Hayatımızı zorlaştıran şeyler değil kolaylaştıran ve güzelleştiren şeyler bunlar. Marketten bir şişe kola almak daha çekici olabilir ve çok daha kolayımıza gelebilir ama sağlığımız için tembelliğimizden kesinlikle kurtulmamız gerekiyor.

kahramanmaraş dondurmacısı

Bizim okulda yıllık ödevler kura sistemi ile seçiliyor. Tüm öğrenciler, derin bir kutunun içerisinde küçük kağıtlara yazılı olan ödev konularından rastgele birini seçer ve o konuyu en iyi şekilde anlatmaya çalışır. Bana yıllık ödev konusu, kahramanmaraş dondurmasının anlatılması çıkmıştı. Yeme de yanında yat, olan bir lezzet nasıl kağıda anlatılırdı ki?
kahramanmaraş dondurma , benim en çok sevdiğim dondurmaydı. Bana sorarsanız gerçek dondurma kahramanmaraş dondurması , sevdiğim bir şeyin üzerine ödev çıkması konusunda sevindim fakat nasıl anlatacaktım? Bir yerden başlamam gerekiyordu çünkü ben böyle nasıl nasıl diye düşündükçe günler geçiyor, ödev teslim sürem geliyordu. Kalemi kağıdı önüme alıp çalakalem anlatmayı denedim.Kahramanmaraş dondurma, lezzetine doyum olmayan ve meşhur bir dondurmadır. Turistlerin tatil yörelerinde gerek tadı gerekse sunumu nedeniyle yoğun ilgi gösterdiği kahramanmaraş dondurması keçi sütünden yapılmaktadır. Kahramanmaraş dondurmacıları, kahramanmaraş dondurmanın kıvamını ve sertliğini müşterisine sergilemek için dondurmayı hemen vermez. Onunla oyun oynar. kahramanmaraş dondurmacı
uzun demir çubuğun ucundan bir ileri bir geri, yukarı aşağı oynatır durur. Müşterisinden de dondurmayı kapmasını bekler. Yani kahramanmaraş dondurmasını yemeniz için öncelikle emek sarfetmeniz gerekmektedir. Çünkü bu lezzet kolay ulaşılacak bir lezzet değildir. Hem bu keyifli sunuş biçimi, kahramanmaraş dondurmasını daha da özel hale getirmektedir. Kahramanmaraş dondurmacılarının hüneri de, el çabukluğuyla yaptıkları oyunlarda her zaman takdir edilir. Bizim Kahramanmaraş'ta üretilen ve tadı damaklarda kalan bu kahramanmaraş dondurmanın yapımı sırdır. Bu ustaların en büyük sırrıdır ve bu konuda ser verip sır vermezler. Ülkemizin her şehrinde Kahramanmaraş dondurmasına ulaşabildiğimiz gibi yurtdışına da Kahramanmaraş dondurması gönderilmektedir. Meşhur dövme dondurmanın yanı sıra meyveli çeşitlerini de bulabilmekteyiz. Hem söylemeden geçemeyeceğim, kağıt helva arasında kahramanmaraş dondurma bir başka leziz oluyor. Bu çala kalem notların üzerine internet bilgilerini de eklersem birkaç fotoğraf ile süslendiğinde ödevim tamam demektir.

maraş dondurması

Günümüzde dondurma çoğunlukla süt ve süt ürünlerinden, tatlandırıcı kullanılarak bazen de renk ve lezzet veren maddelerin değişik miktarlarda karışımları ile elde edilen eksi on beş santigrat derecenin altında tüketilebilen bir gıda maddesidir. Dondurma severek tükettiğimiz bir besin olmasıyla birlikte, kolay sindirilebilir, enerji verici özelliği vardır. Hafif bir tatlı olması, aynı zamanda vitamin ve mineral yönünden zengin bir besin öğesi olması sebebiyle, diyet yapan kişilere de uzmanlar tarafından belli porsiyonlarda rahatlıkla önerilir. Bir de dondurmanın içine katılan maddelerden biri olarak salebi sayabiliriz. Salep ilk defa Kahramanmaraş’ta dondurmanın içine katılmış, Maraş dondurmasının temel maddelerinden biri haline gelmiştir. maraş dondurma içinde yer alan, diğer dondurmalardan ayrı tutabileceğimiz iki besin maddesi vardır. Bunlar keçi sütü ve saleptir. Ancak keçi sütü ve salebi bulabileceğiniz her yerde Maraş dondurmasını yapabileceğinizi düşünmeyin. Maraş dondurma satışı yapan bir yere nasıl yapıldığını sorduğunuzda, keçi sütü ve salepten bahsediyorsa özellikle keçi sütünün ve salebin nereden geldiğini sorun. Kahramanmaraş’ın Ahır Dağı’nda otlayan keçilerin sütü ve Toros ve Amanos Dağları’nın bin-bin iki yüz rakımlı belirli kesimlerinde bulunan bazı yabani orkide türlerinin yumrularından, özel işlemlerle elde edilen salebin kullanıldığından bahsetmiyorsa, yiyeceğiniz dondurma sadece bir taklit olmaktan öteye geçemeyecektir. Buradan elde edilen salebin tadı ve aroması diğerlerinden çok daha güçlüdür. Bu sebeple de alıştığınız dondurma lezzetinden farklı bir tat alabilirsiniz. Maraş dondurmacısının size külahı uzatırken, tam alacağınız esnada dondurmayı ters çevirmesi, birkaç hamleden sonra tam dondurmamı aldım derken elinizde boş bir külahın kalması gibi oyunlarla hoş vakit geçirebilirsiniz. Ancak gerçek maraş dondurması yedim diyebilmeniz için ya dondurmanın Maraş’ta yapılarak gelmiş olması ya da hammaddelerinin Maraş’tan gelmiş olması şarttır. Diğer bir seçenek de sizin Kahramanmaraş’a gitmeniz ve bu eşsiz lezzeti tam yerinde yemeniz olacaktır.

düğün süsleme

Düğün deyince hepimizin aklına gelen aynı görüntüdür. Özenle seçilmiş binlerce çeşidi olan davetiyeler, beyaz bir gelinlik, süslü sandalyeler masalar, nişan merasimi , müzik, dans vb. gelir. Ancak dünya üzerindeki düğün kültürü bundan çok daha geniştir. Bizim normalimizi hiç bilmeyen ve duysa şaşıracak toplumlar vardır. Aynı durum bizim içinde geçerli. Örneğin Afrika'nın bir bölgesinde bildiğimiz fıstığın, komşulara davetiye anlamına gelmesine siz de şaşırmaz mıydınız. Burda damat geline fıstık alıyor ve bu fıstığı onları tanıştıran kişiyle birlikte paylaşıyorlar. Üçünün paylaştığı bu fıstık komşuların düğün davetiyesi oluyor. Oraya taşınıp da bu geleneği bilmezseniz belki orda edindiğiniz en yakın arkadaşınızın bile düğünü kaçırabilirsiniz. Bu yalnızca bir örnek tabi bunun gibi yüzlerce şaşırtıcı düğün gelenekleri var. Kırk gün kırk gece düğün yaptılar diye masalların sonunda anlatılır ya hani, kırk gün olmasa da gerçekten genellikle yedi gün boyunca Fas'ta, üç gün boyunca da Türkmenistan'da kutlanır düğünler. Düğüne özel üç gün boyunca özel bir hamur pişirilir. Bu hamura çelpek denir. Yine Türkmenistan'da gelinin takıları ve süslemeleri neredeyse kendi ağırlığını bulur, abartılı düğün süsleme fiyatları de cabasıdır. Çekler ise düğünü kutlamanın eğlenceli yolunu bulmuşlardır. Damadın arkadaşları gelini saklar orda da ve damadın gelini bulması ömür boyu onu koruyacağını sembolize eder. Bu süreçte ne kadar eğlendiklerini az çok tahmin edebiliyorum, kulağa çok eğlenceli geliyor. Bu geleneği bilmediğiniz takdirde de gelininizin gerçekten ortadan kaybolduğu kanısına kapılıp panik yapabilirsiniz. Bu durum çevredekiler için oldukça komik olacaktır ancak damat için aynı şeyi söyleyemeyiz. Çin'de ise evlenmek için bir astrolog testinden geçer çift. Eğer astrolog çifti uyumlu bulursa evliliğe kesin karar verilir. Yoksa ailelerin karşı çıkma ihtimali vardır. Gelinin nedimeleri bile gelinin burcuna uyumlu burçtaki kişilerden seçilir. Evet çok ilginç gerçekten. Şaka gibi geliyor hatta ama gerçek. Eminim bizim geleneklerimizden de onlara ilginç gelenler olacaktır. Toplum yapıları değiştikçe düğünlerde çok farklı şekiller alıyor. Başka bir kıtada kır düğünü isteyip kendinizi amazonlarda bulabilirsiniz. Aman dikkat.

düğün paketi

Sizce de kina gecesi organizasyonları diğer tüm organizasyonlara ağır basan,bir başka,bir değişik,bir duygusal havası yok mu?Ben hiç bilmem mesela duygulanmadığım bir kına gecesi olduğunu…Ki zaten geceye ismini veren ve cennet toprağı olarak bildiğimiz kınanın başlı başına bir duygusu,bir asaleti,bir ağırlığı ,bir duygusu vardır.Kimisi sevmese de ne kendisini ne de kokusunu, ben o etrafa yayılan mis kokusunu duyar duymaz bir garip oluyorum.Gelinin etrafında hevesle dönen ve genellikle koluna gecenin sahipleri tarafından tülbent bağlanmış genç kızlar… Ellerindeki mumlar, son zamanlarda yaygınlaşan neredeyse her kına gecesi organizasyonunda kullanılan başlara takılan,etrafı güllerle çevrili,tüllü , duvak havası ver en taçlar… Olmazsa olmaz kına tepsisi ve tabi ki geline de,oradaki herkesi de duygulandıran,ağlatan o türküler… “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar…” Sonrası gözyaşı…Bir âdet olarak gelinin avucunu açmaması, kınayı yakacak olan kişinin “Elini açmıyor.” Diye bağırması ve o anda bütün gözlerin damadın annesine yani kayınvalideye dönmesi… Kayınvalidenin gelinin eline altın bırakmasıyla açılan avuca yakılan kına…El öpmeler, dağıtılan kınalar,kuruyemişler…Bu sahneyi defalarca izlesem dahi sıkılmam… Gelin, gözyaşlarını oradaki herkese bulaştırır o gece, herkese bir duygu dolar… O gece,onun baba evindeki son gecesidir ve “Bu gece misafirim, koynunda yatır anne…” diyen türkü bu yüzden çok özeldir,çok doğrudur,dokunaklıdır.Kına gecelerinde kullanılan aksesuarlar bile daha özeldir.Gelinin giydiği bindallı,üzerindeki motifler, kınaların kuruyemişlerin içine konulduğu birbirinden güzel paketler…Rengarenk oyun mendilleri… Dedim ya, bambaşka bir havası vardır kına gecelerinin…Ne o ilk organizasyon olduğundan özenile bözenile yapılan nişan süsleme benzer ne de o kanıksadığımız düğünlere…Bir bu bahsini ettiğim kına gecelerinin, bir de dini düğün organizasyon
, diğer organizasyonlara nazaran senelerce hatırlardan silinmeyecek bir yeri vardır,olacaktır da…