Sizce de kina gecesi organizasyonları diğer tüm organizasyonlara ağır basan,bir başka,bir değişik,bir duygusal havası yok mu?Ben hiç bilmem mesela duygulanmadığım bir kına gecesi olduğunu…Ki zaten geceye ismini veren ve cennet toprağı olarak bildiğimiz kınanın başlı başına bir duygusu,bir asaleti,bir ağırlığı ,bir duygusu vardır.Kimisi sevmese de ne kendisini ne de kokusunu, ben o etrafa yayılan mis kokusunu duyar duymaz bir garip oluyorum.Gelinin etrafında hevesle dönen ve genellikle koluna gecenin sahipleri tarafından tülbent bağlanmış genç kızlar… Ellerindeki mumlar, son zamanlarda yaygınlaşan neredeyse her kına gecesi organizasyonunda kullanılan başlara takılan,etrafı güllerle çevrili,tüllü , duvak havası ver en taçlar… Olmazsa olmaz kına tepsisi ve tabi ki geline de,oradaki herkesi de duygulandıran,ağlatan o türküler… “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar…” Sonrası gözyaşı…Bir âdet olarak gelinin avucunu açmaması, kınayı yakacak olan kişinin “Elini açmıyor.” Diye bağırması ve o anda bütün gözlerin damadın annesine yani kayınvalideye dönmesi… Kayınvalidenin gelinin eline altın bırakmasıyla açılan avuca yakılan kına…El öpmeler, dağıtılan kınalar,kuruyemişler…Bu sahneyi defalarca izlesem dahi sıkılmam… Gelin, gözyaşlarını oradaki herkese bulaştırır o gece, herkese bir duygu dolar… O gece,onun baba evindeki son gecesidir ve “Bu gece misafirim, koynunda yatır anne…” diyen türkü bu yüzden çok özeldir,çok doğrudur,dokunaklıdır.Kına gecelerinde kullanılan aksesuarlar bile daha özeldir.Gelinin giydiği bindallı,üzerindeki motifler, kınaların kuruyemişlerin içine konulduğu birbirinden güzel paketler…Rengarenk oyun mendilleri… Dedim ya, bambaşka bir havası vardır kına gecelerinin…Ne o ilk organizasyon olduğundan özenile bözenile yapılan nişan süsleme benzer ne de o kanıksadığımız düğünlere…Bir bu bahsini ettiğim kına gecelerinin, bir de dini düğün organizasyon
, diğer organizasyonlara nazaran senelerce hatırlardan silinmeyecek bir yeri vardır,olacaktır da…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder